7 Ağustos 2012 Salı

EVRİMİN BİR AÇMAZI: CANLILARDA FEDAKARLIK

Büyük balık küçük balığı avlar", "güçlü olan kazanır"… Bu gibi deyimler doğadaki canlılar arasındaki ilişkileri tanımlamada çok sık kullanılan cümlelerdir. Evrim teorisinin de bazı temel ilkelerini oluşturan bu ifadeler aslında gerçekleri tam olarak yansıtmamaktadır.
Doğadaki canlılar detaylı incelendiğinde bilinenden çok farklı bir gerçek ortaya çıkmaktadır. Canlılar, varlıklarını sürdürmek ve üreyebilmek için evrimcilerin iddia ettiği gibi bir "savaş" vermezler; aksine diğer canlılara karşı son derece "fedakar" tavırlar sergilerler. Örneğin bazı küçük kuşlar, sürülerine doğru yaklaşmakta olan kartal ya da atmaca gibi yırtıcı kuşları gördüklerinde, çığlıklar atarak bu tehlikeyi sürüye haber verirler ve saldırganın dikkatini sürüden çok "kendilerine" çekerler. Bu da çığlık atan kuşun sağ kalabilme olasılığını büyük ölçüde azaltır. Yani bu kuş, sürüdeki yüzlerce kuş için kendi yaşamını tehlikeye atmaktadır.

EVRİM HAYVAN DAVRANIŞLARINDAKİ BİLİNCİ AÇIKLAYAMIYOR



Yeryüzünde bilinç ve akıl sahibi tek varlık insandır. Fiziksel özelliklerinin yanı sıra, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, bilincinin ve aklının ona kazandırdığı yeteneklerdir. Bunlar, muhakeme ve yargı yeteneği, düşünme, plan yapabilme, birkaç aşama sonrasını tahmin edebilme, olaylar karşısında tedbir alabilme, kavrama, bir amaç için hareket etme gibi tamamen insana has özelliklerdir. Doğadaki diğer canlılar ise böyle bir bilince ve akla sahip değildirler. Dolayısıyla onların plan yapmaları, ileriyi görmeleri, hatta ancak mühendislerin yapabilecekleri hesapları yapıp uygulamaları, herhangi bir konuda karar vermeleri beklenemez.


O halde, doğada oldukça sık olarak karşımıza çıkan akıl ve bilinç ürünü davranışları nasıl açıklayabiliriz? Ki bu aklı ve bilinci sergileyen canlıların bazıları bir beyine bile sahip değilken... Bu sorunun cevabını vermeden önce, hayvanlarda görülen bilinç ve akıl ürünü davranışlardan birkaç örnek vermek sorunun öneminin daha iyi anlaşılması açısından faydalı olacaktır.


BARAJ MÜHENDİSLERİ KUNDUZLAR





Kunduzlar, gerçek birer mühendis gibi hesaplar yapar ve aynı usta bir inşaat işçisi gibi çalışarak olağanüstü tasarıma sahip olan yuvalar inşa ederler.
Kunduzlar, gerçek bir mühendis gibi hesaplar yapar ve tıpkı usta bir inşaat işçisi gibi çalışarak, olağanüstü bir tasarıma sahip yuvalar inşa ederler. Ayrıca, aynı akıl almaz ustalıkla, yuvalarını inşa edecekleri akarsuyun hızını kesecek barajlar kurarlar. Bunun için ise oldukça yorucu ve birkaç aşamalı işler yaparlar. Öncelikle, hem beslenebilmek hem de barajın ve yuvanın inşasında kullanabilmek için bol miktarda ağaç kütüğü ve dal elde etmeleri gerekir. Bunun için ağaçları dişleri ile kemirerek yere devirirler. Ancak bu kesme işlemi sırasında önemli bir hesaplama yaptıkları gözlemlenmiştir: Kunduzlar genellikle rüzgarın su kenarına doğru estiği yerlerde çalışmayı tercih ederler. Böylece kunduzların kemirdikleri ağaçlar suyun bulunduğu yöne devrilirler ve bu, kunduzların kütükleri taşımalarında büyük kolaylık sağlar.

BİRKAÇ AŞAMALI PLAN YAPABİLEN İMPARATOR TIRTILI




Elbette ki doğada akılcı davranışlar gösteren, plan ve hesap yapan tek canlı kunduzlar değildir. Bu konuda başarı sağlayan sayısız canlıdan bir diğeri de –kunduzdan çok daha küçük ve kendisinden en küçük bir bilinç ve zeka belirtisi dahi beklenemeyecek olan- bir tırtıl türüdür. Bu, imparator ipeğini üreten tırtıldır.


Larva dönemini diğer tırtıllar gibi koza içinde geçiren bu tırtıl, larvadan çıktıktan sonra üzerini bir yaprakla örterek kendini gizler. Tırtılın bu örtünme işini gerçekleştirme tarzı, önceden belirlenmiş son derece akılcı bir plan üzerinedir ve her aşaması beceri gerektirir.

Çünkü yeşil, yaş bir yaprak bükülemeyeceği için tırtılın üzerini koruyucu bir kabuk gibi örtemez ve tırtılın bu sorunu bir şekilde çözmesi gerekir. Tırtıl, bu ilk sorunu akla gelebilecek en basit, ama amacına en uygun biçimde çözer. Önce yaprağın sapını ısırarak koparır. (Ancak daha önce yaprak düşmesin diye onu ipeği ile dala sıkıca bağlar.) Bu girişimin kaçınılmaz bir sonucu olarak yaprak kurumaya başlar ve bir süre sonra büzülür. Kuruyan bir yaprak aynı zamanda yuvarlaklaşır da. Bu sayede birkaç saat sonra tırtıl, içine girebileceği ideal bir yaprak boru elde etmiştir bile.

İÇGÜDÜNÜN KÖKENİ NEDİR?




"İçgüdü" kelimesi, evrimci bilim adamları tarafından, hayvanların doğuştan sahip oldukları bazı davranışları tanımlamak için kullanılır. Ancak hayvanların bu içgüdüleri nasıl edindikleri, içgüdü ile yapılan bir davranışın ilk olarak nasıl ortaya çıktığı ve bu davranışların nesilden nesile nasıl aktarıldığı sorusu her zaman cevapsızdır. 
Evrimci genetikçi Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery isimli kitabında içgüdülerle ilgili bu çıkmazı şöyle itiraf etmektedir:



İçgüdüsel bir davranış ilk olarak nasıl ortaya çıkıyor ve bir türde kalıtımsal olarak nasıl yerleşiyor diye sorsak, bu soruya hiçbir cevap alamayız. Gordon R. Taylor, The Great Evolution Mystery, Harper & Row Publishers 1983, s. 222



Gordon Taylor gibi itirafta bulunamayan bazı evrimciler ise bu soruları üstü kapalı, gerçekte bir anlam ifade etmeyen cevaplarla geçiştirmeye çalışırlar. Evrimcilere göre, içgüdüler canlıların genlerine programlanmış olan davranışlardır. Bu açıklamaya göre örneğin bir balarısı son derece muntazam ve bir matematik harikası olan altıgen petekleri içgüdüleri ile yapar. Diğer bir deyişle yeryüzündeki tüm balarılarının genlerinde kusursuz şekilde altıgen petek inşa etme içgüdüsü programlanmıştır.

İÇGÜDÜLER EVRİMLE GELİŞEMEZ


Evrimciler, hayvanların davranışlarının birçoğunun içgüdüsel olduğunu söylerler, ancak önceki bölümlerde de belirtildiği gibi içgüdülerin kaynağını, içgüdüsel davranışların ilk olarak nasıl oluştuklarını, hayvanların sahip oldukları bilgileri ve davranışları nasıl edindiklerini açıklayamazlar. Ancak çok cevapsız kaldıklarında bazıları ortaya şöyle bir iddia atar: "Hayvanlar tecrübe yoluyla bazı davranışları öğrenirler ve bu davranışların iyi olanları doğal seleksiyon tarafından seçilir. Daha sonra bu iyi olan davranışlar kalıtım yoluyla bir sonraki nesle aktarılır."



Bu iddiadaki mantık hatalarını ve bilim dışılığı görebilmek için çok fazla düşünmeye gerek yoktur. Şimdi, evrimcilerin bu iddialarındaki yanılgıları sırasıyla inceleyelim.



1. "Faydalı davranışların doğal seleksiyon İle seçildiği" İddiasındaki yanılgılar:



Darwin'in ortaya attığı evrim teorisinin temel mekanizmalarından biri doğal seleksiyondur. Doğal seleksiyon, "bir canlı için faydalı olan bir değişimin (bu değişim yapısal olabilir veya hayvanın davranışları ile ilgili olabilir) diğerlerinin arasından seçilerek o canlıda kalıcı hale gelmesi ve bu şekilde bir sonraki nesle aktarılması" anlamına gelmektedir.

CANLILARIN FEDAKARLIKLARI DARWİN'İN "SADECE GÜÇLÜ OLAN YAŞAR" İDDİASINI YALANLIYOR


Önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi, Darwin'in öne sürdüğü doğal seleksiyon mekanizması, bulundukları coğrafi konumun doğal şartlarına uygun yapıda ve güçlü olan canlıların hayatlarını ve nesillerini sürdürebildiklerini, uygun yapıda olmayan ve daha güçsüz olanların ise yok olduklarını öngörür. Darwinizm'in benimsediği doğal seleksiyon mekanizmasına göre doğa, canlıların birbirleriyle "yaşam" için kıyasıya mücadele ettikleri, zayıfların güçlüler tarafından yok edildiği bir yerdir.



Dolayısıyla bu iddiaya göre her canlı yaşamını sürdürebilmek için güçlü olmak, diğerlerine her konuda üstün gelmek ve kıyasıya savaşmak zorundadır. Böyle bir ortamda ise fedakarlık, özveri, işbirliği gibi kavramlara yer yoktur; zira bunların her biri canlının aleyhine dönebilir. Bu yüzden her canlı olabildiğince bencil olmalı ve sadece kendi yiyeceğini, kendi yuvasını, kendi korunmasını, kendi güvenliğini düşünmelidir. 

Peki gerçekten de doğa her canlının birbiriyle kıyasıya mücadele ettiği, herkesin birbirini yok etmek, saf dışı bırakmak için çaba harcadığı, son derece bencil ve vahşi bireylerden oluşan bir ortam mıdır?